Bloggerlar Yine Topun Ağzında



Geçtiğimiz günlerde Suzy Menkes, moda bloggerlarını feci şekilde topa tutan bir yazı yazdı. Moda haftalarında boy gösteren moda bloggerlarının sadece tribüne oynadığını, kendi marketingleri uğurlarına giydikleri sıradışı kıyafetlerle dikkatleri üzerlerine toplamak istediklerini, defilelerin onlar için içerideki şovdan çok, dışarıda fotoğrafçıların önünde sergiledikleri 15 dakikadan ibaret olduğunu ,  "peacock" yani tavus kuşu benzetmesiyle ortamı sirke dönüştürdüklerini söyledi de söyledi. Yok efendim defileler onlar yüzünden arka planda kalıyormuş, moda bilgisi olan olmayan insanlar ön saflarda yer tutuyormuş vs, vs,vs....

Bu eleştiriler ağır mıdır? Ne kadarı doğrudur ? Kimleri kapsalar? Günlerce tartışılabilir....




Bu durumla ilgili olarak birincisi; bu renkli simalara rastlamanın miladı moda bloggerlarına dayanmıyor.. Bence keşke öyle olsaydı  da öncüsü olsalardı bu akımın. Ama hepimiz biliyoruz ki editör kökenli veya modayla ilgili olayların derinliklerine girmiş bir çok isim ztn bu enstantanelerin baş kahramanlari.


  Günümüzde blogların sayısının ve kişisel marketinglerin bu kadar artmasının nedenleri var aslında.
Milenyum diye adlandırdığız 2000'li yıllardan itibaren  daha pratik, daha sanal bir hayat yaşar olduk. İlgi alanlarımızın üzerine gidebileceğimiz alanlar yaratıldı. Hatırlarsınız; ilk fotoğrafçılık kursları açıldığı zaman İstiklal caddesinde yürüyen her 3 kişiden birinin boynunda fotoğraf makinası asılıydı.  Analog mu digital mi diye hararetli tartışmalar yapılırken birden herkes elinde iphone " free style" fotoğrafçı oldu! Bugun babamın bile instagramda hesabı olsa tonlarca takipçisi olabilir.Hatta onu takip edenleri takip etme ile karşılık verirse değmeyin keyfine! Twitter sayesinde az öz (yalanı yanlışı twit yazana kalmış) bilgilerin hepsini bir parmak hamlesiyle geçici bilgi dağarcığımıza itebiliyoruz.


Yemek yapmayı çok seviyoruz , kampanyadan 2-3 tane pastacılık, kurabiye kursu alıyoruz. Hoop iki güne aşçıyız.
Modayı uzaktan seviyorduk artık kucağımızda laptop'ımızla seviyoruz. Editör olmak istiyorduk onun yerine çevre mühendisi olduk olsun blogumuz sayesinde artık editörlüğümüzü döktürüyoruz.

Gerçek şu ki artık insanların tek bir kimliği yok ve gelecekte bu şekilde şekilleniyor. İş hayatından aşina olduğumuz " multi task" yani  " çoklu görev" mantığıyla yönettiğimiz gün içerisinde tonla iş var ve artık hepimiz çoklu birey olma yolunda ilerliyoruz. Anlayacağınız fabrika ayarlarımız değişti.  Artık birden fazla kimliğe bürünebiliriz.Kendimizi ve yeteneklerimizi keşfediyoruz. Tabii bu işi hali hazırda meslek edinmiş insanlar bu    " hobi meraklısı" insanlara sıcak bakmıyor. Haklı olabilirler ama yetenek eğitimle kazanılan bir şey değil, eğitim sadece açığa çıkıp pekişmesini sağlar.


Öte yandan artık ilgi alanımız olan konu neyse an be an takip edebiliyoruz. NY moda haftasına gitmeyen herkes gitmiş kadar bilgi sahibi oldu. Defilelerin, yabancı basın kitaplarının fiyatlarını hiç gördünüz mü bilmiyorum ama dudak uçuklatır cinsten. Artık bunlara internetten ücretsiz ulaşabiliyoruz, online izleyebiliyoruz hatta bazen her yerde görmekten sıkılabiliyoruz. Çağımızın hastalığı  hızlı tüket ve sıkıl!   Fast fashion da bu talepler doğrultusunda ortaya çıkmış bir akım.


Bundan en karlı çıkan hiç şüphesiz markalar. Twitter'ı, instagram'ı, blogları, ve moda haftalarını fethetmiş durumdalar. Sponsorlukla giydirilen bloggerlar ve piyasaya "kurulu bebek gibi" salınan ünlüler; hepsi degisen moda dunyasinin yeni pazarlama stratejileri.

Ben bir moda sever olarak bu görselliklerden haz alıyorum. Sponsorla giyinmiş ünlüye de bakıyorum, kostümle  moda haftasına gelene de nitekim kendi süzgecimden geçirip üste kalanları kalıcı hafızama gönderiyorum. Gerisi  ise sadece posa benim için....

 Bu sebepten  Menkes'e katıldığım tarafta var katılmadığım taraf da..  Artık dönem ve değerler değişiyor zamana ayak uydurmak gerekir. Bu iş trend gibi kısa süreyle ifade edilebilecek bir şey değil.Yazılı basın değerini yitirmek üzere. Menkes'in şikayetçi olduğu görüntü kirlliğinde mutlak bir eliminasyon yaşayacaktır...
Yaşayıp göreceğiz...


 fotoğraflar bloggerların ve çeşitli web sitelerinden alıntıdır.

Leave a Reply